Ayışığında Fısıldayan Orman: Ela ve Mirmir’in Kayıp Ninni Macerası

Akşam rüzgârının ipek gibi hafiflediği, pencerelerin ardında sarı ışıkların tek tek yandığı küçük bir kasabada, Ela adında meraklı bir çocuk yaşardı. Ela’nın en iyi arkadaşı, süt köpüğü renginde, gözleri yarı kapalı gezen uykucu bir kediydi: Mirmir. Mirmir’in en büyük meziyeti, ninnileri duyduğu anda sakince kıvrılıp mırıldamaya başlamasıydı—sanki içindeki minik motor çalışır, evi huzurla doldururdu.

O gece, gökte dolunay bir tepsiyi andırır, çatılara gümüş tozu serperken kasabada alışılmadık bir şey oldu. Her akşam güneş batınca balkonlardan, pencerelerden, avlulardan yükselen büyük kasaba ninnisi bir türlü söylenmedi. Bebekler kıpır kıpır, anneler şaşkın, babalar “garip bir sessizlik var” diye kulağını rüzgâra verdi. Ela, Mirmir’i kucaklayıp pencereden dışarı baktı. “Sanki birileri ninniyi almış da götürmüş gibi,” dedi. Mirmir esnedi: “Mrr?” (Kedilerin dilinde bu, “Olabilir ama şimdi uyusak olmaz mı?” demekti.)

Ela, ninninin kaybolmasına dayanamadı. Çünkü o ninni başladığında kasabanın duvarları yumuşar, sokağın taşları bile rahat bir nefes alırdı. “Bulmalıyız,” dedi kararlı bir fısıltıyla. Mirmir kuyruğunu iki kez salladı; bu, “Peki, ama yolda süt molası isterim,” anlamına geliyordu.

Ela, anneannesinin sandığından minik bir zil aldı—ayışığında gümüş gibi parlayan bir “yol bulma zili”. Anneannesi hep derdi: “Yolunu kaybedersen, iyilik düşündüğün anda çalar bu zil.” Böylece Ela ve Mirmir, ayışığını omuzlarına pelerin gibi alıp evden usulca çıktılar.

Fısıltıların Başladığı Yer

Kasabanın bittiği yerde, Ayışığında Fısıldayan Orman başlardı. Ağaçların yaprakları ayın nefesiyle tatlı tatlı kıpırdar, her hareketleriyle ince bir fısıltı üretirdi. Ormanın girişinde yosun kaplı bir tabela vardı:
“Bu ormanda şarkılar yürür, ninniler uçuşur; kalbinde korku yerine merak taşıyan, sesin izini bulur.”

Ela tabelayı okuduğunda, yol bulma zili kendi kendine çın etti. Mirmir kulaklarını dikip şöyle bir mırıldandı: “Mrr—süt?” Ela gülümsedi: “Önce ninni, sonra süt.”

İçeri girer girmez, minik mavi mantarların sabun köpüğü gibi parladığını gördüler. Yolun ikiye ayrıldığı yerde, ağaç kabuklarına işlenmiş minik oklar vardı:

  • “Rüzgârın Bilmecesi”
  • “Zaman Deresi”

Ela, rüzgârın üstüne bir okla çizilmiş notu fark etti: “Bilmecemi çöz, ninniye bir adım daha yaklaş.” Rüzgârın yanına gidince yaprakların arasından ince bir ses çıktı:

“Ne zaman duyarsın, sesim dinlenir. Ne zaman duyulmazsam, herkes huzurla derin derin uyur. Ben neyim?”

Ela düşündü. Her akşam ninni söylenirken… “Gürültü!” dedi. “Ninni gürültüyü susturur.” Yapraklar alkışlar gibi sallandı. Rüzgâr, bir avuç parıltılı toz bıraktı: “Bu, ‘Sakinlik Tozu’. Yolun zorlaştığında üzerine serpsin.” Mirmir, tozları kokladı. “Mrr—hapşu!” diye hapşırdı; tozlar küçük yıldızlara dönüştü.

Zaman Deresi’ni Geçmek

Zaman Deresi’nin kıyısına ulaştıklarında suyun üzerinde anılar akıyordu: Ela’nın ilk bisiklet sürüşü, Mirmir’in ilk mırıltısı, anneannesinin gülüşü… Dereden geçmek için köprü yoktu ama kıyıda dev bir yaprak vardı. Üzerine bindiler. Yaprak, Sakinlik Tozu ile serpilince su kabarıklıkları yumuşadı; hatıralar saygıyla kenara çekildi. Derenin ortasında yankı gibi bir uyarı duyuldu:

“Korkunun adı, adını anmadan küçülür.”

Ela, kendi kendine fısıldadı: “Korkuyorum ama merakım daha büyük.” Yaprak hızlandı, karşı kıyıya vardılar.

Ateşböceği Orkestrası ve Tospik Dede

Ormanın derinliğinde, Ateşböceği Orkestrası prova yapıyordu. Çubuk gibi ince bir şef, böcekleri kanat ritmine göre yönetiyor, hava minik ışık notalarıyla doluyordu. Şef, Ela’yı görünce başını salladı: “Kayıp ninniyi soracaksın, biliyorum. Ninninin melodisi dün gece Uykucu Tepeler’e doğru uçtu. Ama tepeye giden yol Tospik Dede’nin bilmecesinden geçer.”

Tıpkı söylendiği gibi, az ileride yuvarlak taşların gölgesinde ağır ağır yürüyen, yüzü harita gibi çizgilerle dolu Tospik Dede belirdi. “Yolcular,” dedi, “Uykucu Tepeler’e çıkmak için kalbin yükünü hafifletmek gerekir. Herkes yoluna taş gibi bir ağır şeyi bırakmalı: üzüntü, öfke ya da inat.”

Ela bir süre düşündü, sonra “inat” yazdığı hayali bir taşı elinde tartar gibi yaptı. “Bazen sırf ben istiyorum diye ısrar ediyorum,” dedi. Taşı tepenin eteğine bıraktı. Mirmir de tırlayarak yarım yamalak bir öğleden sonra uykusu bıraktı—ki kedi için bu, en kıymetli hazinelerdendir. Tospik Dede memnun oldu, kabuğunun içinden ay desenli bir pusula çıkarıp verdi: “Gerçek kuzeyi değil, kalbin kuzeyini gösterir.”

Uykucu Tepeler ve Esneyen Rüzgâr

Tepelere çıktıkça ayın ışığı daha beyaz, rüzgârın sesi daha uzun esnemeler gibi gelmeye başladı. Her esintide “huh—haa” diye esner gibi bir tını. Mirmir dayanamadı; bir ağacın köküne yaslanıp gözlerini kısıverdi. Ela onu dürttü: “Biraz daha, Mirmir. Ninniyi bulunca birlikte uyuyacağız.”

Tepenin doruğunda Ayna Göleti vardı. Suyu, gökten düşen ay ışığını yakalıyor, yüzeyine bakanın içini yumuşak bir aynada gösteriyordu. Göletin kıyısında küçük, titrek bir ışık pıtırtısı duyuldu. Minik bir yıldız yere konmuş, aya bakıyordu. “Yerime dönemiyorum,” dedi yıldız, sesi sanki minik bir zil gibi titriyordu. “Ninni durduğundan beri göğe tırmanacak merdivenler uyku ipliği ile örülmüyor.”

Ela’nın yüreği sızladı. “Seni göğe çıkarırız,” dedi. Ama nasıl? Tam o sırada yol bulma zili kendi kendine çın etti, pusula Ela’nın avuç içinde ısındı, ardından gölette dalga dalga bir melodi belirdi. Kayıp ninninin bir parçası suyun üstüne yazı gibi düştü:

“Sakin ol kalbim, gece uzun bir yorgan;
Ufak adımlarla yaklaşır uykular.
Rüzgâr saçını okşar, ay ışığı kılavuz;
Yıldızlar göz kırpar, kapanır kapılar.”

Ela dizlerinin üzerine çöktü, mırıldanmaya başladı. Mirmir uykudan uyanır gibi bir anda eşlik etti: “Mrr—mrr—mrr…” Ayna Göleti, melodiyi çoğalttı; fakat şarkı tam değildi, bir eksik notası vardı. Eksik nota olmadan yıldızın merdiveni tamamlanmayacaktı.

Yankı Mağaraları’nda Eksik Nota

Tepeden aşağı, ay taşlarıyla işaretlenmiş patikayı izlediklerinde—ki bunu pusula gösterdi—Yankı Mağaraları’na vardılar. Bu mağaralarda yüksek sesle konuşmak yasaktı; çünkü yankılar çoğalır, büyür ve sonunda sözler birbirini ezerdi. “Eksik notayı arıyoruz,” dedi Ela fısıltıyla. Mağaranın duvarları, minik ışık kabarcıkları üfledi: pıt, pıt, pıt… Her kabarcığın içinde farklı bir ses vardı: yağmur damlası, tıkırtı, kalp atışı, yaprak hışırtısı.

Ela gözlerini kapadı, dikkatle dinledi. Kalp atışı kabarcığına kulağını dayadı. Dum—tık, dum—tık. “Bu!” dedi gülümseyerek, ama yine fısıldayarak. “Eksik nota, kalbin notasıymış. Ninni kalpten başlamadan tamamlanmıyor.” Kabarcığı avucuna alıp göğsüne bastırdı. O an, yol bulma zili bir kez daha çınladı; mağaranın taşlarına yumuşak bir sıcaklık yayıldı.

Mağaradan çıkınca gökyüzü daha bir derin görünüyordu. Ela, Mirmir ve minik yıldız tekrar Ayna Göleti’ne döndüler. Ela derin bir nefes aldı, kalbin notasıyla ninniyi tamamladı:

“Sakin ol kalbim, gece bir kuş kanadı;
Uykunun bahçesine sessizce konar.
Gözlerini kapat, rüyalara uzan;
Ben buradayım, kalbinin yanında.”

Ninni tamamlanır tamamlanmaz Uykucu Tepeler’in üzerindeki hava sanki pamuk gibi kabardı. Göletin üzerinden gümüş iplikten bir merdiven örüldü; minik yıldız sevinçle zıplayıp ilk basamağa çıktı. “Teşekkür ederim,” dedi. “Ama ninni kasabana da dönmeli. Çünkü ninni yalnızca bir sese değil, birlikte söylemeye ihtiyaç duyar.”

Dönüş Yolunda Paylaşmanın Sırrı

Ormandan kasabaya dönerlerken önce Ateşböceği Orkestrası onlara katıldı; böceklerin minik ışıkları melodinin etrafında dönerek ışık çiçekleri açıyordu. Sonra Tospik Dede ağır ağır yürüyerek eşlik etti; kabuğunun üstündeki çizgiler sanki bir notaya dönüşmüş, her adımında dum—tık diye ritim vuruyordu. Zaman Deresi’ni yeniden geçtiklerinde anıların içinden anneannesinin kokusu yükseldi; çiçekli bir şalın kokusu gibi. Ela içinden bir teşekkür fısıldadı.

Kasabanın sınırına ulaştıklarında pencereler hâlâ açıktı; bebekler mızmız, anneler yorgun, babalar endişeliydi. Ela derin bir nefes aldı, ninniyi yumuşacık bir sesle söylemeye başladı. Mirmir, mırıl mırıl, sanki melodinin altından bir bulut taşıyormuş gibi eşlik etti. Ateşböcekleri evlerin çevresinde minik halka halka dönerek ışıkla notalar çizdi. Tospik Dede, kabuğuna ritim vurdu. Ve en güzeli, anneler ve babalar birer ikişer pencereye çıkıp aynı ninniyi birlikte söylemeye başladı.

Kasabanın üstüne, zamanla yarışan ama telaş etmeyen bir sükûnet çöktü. Bebeklerin göz kapakları tüy gibi ağırlaştı, büyüklerin omuzları gevşedi, hatta sabaha mesaisi olan fırıncı bile esneyip “yarın erken kalkarım” diye sessizce kapıyı kapattı. Minik yıldız gökyüzünde yerine oturduğunda, ay sanki biraz daha parlak, gecenin rengi biraz daha derin göründü.

Anneannenin Sözleri

Sabah olduğunda, Ela anneannesinin sandığına zili geri koydu. Anneannesi göz kırptı: “Gördün mü,” dedi, “ninniler birlikte söylenince yola çıkar, yalnız söylenince yolda kalır.” Ela gülümsedi. “Eksik nota kalbin sesiymiş,” dedi. Anneannesi saçlarını okşadı: “Hepsi kalpten başlar.”

Mirmir, mutfak kapısında gereğinden büyük bir kase sütün yanında uzanmış, memnuniyetten bıyıklarını titreterek mırıldanıyordu. Ela onun başını okşadı: “Söz verdiğim süt, Mirmir.” Kedi bir kulağını oynatıp “Mrr—tekrar macera yapalım,” dedi sanki.

Kasabada o günden sonra her akşam ninni başladığında insanlar biraz daha dikkatle, biraz daha birlikte söylediler. Çünkü hepsi biliyordu: Ninninin güzelliği yalnız sözlerinde değil, paylaşılmasında saklıydı. Ve bazen bir şey kaybolur gibi olduğunda, onu bulmanın yolu, korkuyla değil merakla, inatla değil nezaketle, yalnız değil birlikte yürümekten geçerdi.

Ela, penceresini aralayıp ayı beklerken içinden minik yıldızın sesini işitti: “Teşekkür ederim, dostum.” Ela cevap verdi: “Güle güle, parlak arkadaş.” O gece Ela’nın uykusu, Ayna Göleti’nin yüzeyi kadar sakindi; rüyasında ateşböcekleri çiçek gibi açıp kapandı, Tospik Dede’nin kabuğu bir turntable gibi döndü, Mirmir ritim tuttu. Ve sabah, kasabada herkesin yüzünde dinlenmiş bir gülüş vardı.

Ebeveyn Notu (Eğitsel Temalar)

  • Duygusal farkındalık: Ninninin eksik notasının “kalp sesi” oluşu, çocuklara duygularını tanıma ve ifade etme fikrini verir.
  • Birlikte söylemenin gücü: Masal, topluluk bilincini ve paylaşmayı destekler.
  • Cesaret & Merak: Korkuya rağmen ilerlemek (Zaman Deresi, Yankı Mağaraları) çocuklara sağlıklı risk alma örneği sunar.
  • Sakinleşme Ritüeli: Sakinlik Tozu ve yavaş ritimler, uyku öncesi nefes egzersizi gibi hayal edilebilir.

Okuma önerisi: Yatmadan önce son bölümdeki ninniyi hafifçe mırıldanabilir, “kalp atışı” temposunu (dum—tık) dizlere yumuşakça vurarak eşlik edebilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top