Aslan ile Küçük Serçe’nin Dostluğu

Geniş bir savanın ortasında, altın otların arasında Kral Aslan yaşarmış. Gür sesiyle herkes ona saygı duyarmış; ama bazen aslan öyle gürler, öyle hızlı yürürmüş ki, küçük hayvanlar korkup saklanırmış. Bir gün, aslan su içmek için göle yaklaştığında, su kenarında titreyen minik bir serçe görmüş.

— Neden titriyorsun küçük dost? demiş aslan.

Serçe ürkekçe kanatlarını toplamış. — Benim yuvam rüzgârda dağıldı. Dallar çok yüksekte; tek başıma toparlayamıyorum.

Aslan başını eğmiş. — Ben güçlü olurum, ama ellerim yok. Sana nasıl yardım edebilirim?

Serçe cesaretle gülümsemiş. — Güç bazen yavaşlamak ve dinlemek demektir. Dalları taşırken dikkatli olursan yuva daha sağlam olur.

Aslan, serçenin söylediklerini düşünmüş. Kocaman patileriyle ince dalları kırmadan taşımanın zor olacağını anlamış. Bu yüzden kaplumbağadan sabır, zürafadan yükseğe uzanma, filten hassasiyet konusunda yardım istemiş.

Birlikte çalışmışlar: Zürafa dalları en üstten indirmiş, fil hortumuyla ince yaprakları nazikçe taşımış, kaplumbağa dal uçlarını birbirine bağlayan otları bulmuş. Aslan ise hepsini sakin adımlarla doğru yere taşımış. Serçe, her parçanın nereye konacağını anlatmış. Akşam olduğunda yuva, rüzgâra karşı daha dayanıklı hale gelmiş.

Ertesi gün, siyah bulutlar savanın üstünü kaplamış. Şiddetli bir fırtına çıkmış. Herkes yuvasına koşarken serçenin yuvasi rüzgâra meydan okumuş; çünkü birlikte ve özenle yapılmış.

Fırtınadan sonra serçe aslana konmuş. — Sana bir sır vereyim: Güç, nezaketle birleşince güven olur.

Aslan gülümsemiş. O günden sonra yürürken daha yavaş, konuşurken daha yumuşak olmuş. Küçük hayvanların yollarını kapatmamak için kuyruğunu kenara alır, su içerken önce miniklerin içmesine izin verirmiş.

Bir sabah, avcıların kurduğu bir ağ aslanı yakalamış. Kükremiş ama ağ kalınmış. O sırada gökyüzünden bir ses gelmiş: — Sabret, dostum!

Serçe, arkadaşlarını toplamış: on serçe, yirmi serçe, elli serçe… Hep birlikte ağın düğümlerini gagalarıyla çözmeye başlamışlar. İnce ipler bir bir kopmuş. Aslan, sabırla beklemiş. Sonunda ağ gevşemiş ve aslan özgür kalmış.

Aslan, serçeye derin bir saygıyla eğilmiş. — Ben seni küçük sanmıştım. Meğer cesaretin benden büyükmüş.

Serçe gülmüş. — Birimiz güçlü, birimiz çevik, birimiz sabırlı… Ama biz beraber olunca kurtuluruz.

O günden sonra aslan ile serçe, savanın bekçileri olmuş. Aslan gücünü adaletle, serçe cesaretini neşeyle kullanmış. Savanın üstünde esen rüzgâr, her sabah aynı cümleyi fısıldamış: “Güç, nezaketle büyür.”

Önerilen İllüstrasyon Notu: Savanın ortasında aslanın yanında minik serçe; bir ağın düğümlerini gagalarıyla çözen serçeler; ufukta fırtına sonrası gökkuşağı.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top